Cumhuriyeti Giydirmek...
Fes, kalpak, şapka, başörtü, kravat, takunya, çarık, ayakkabı, önlük, üniforma, ipek, pamuk, yün, keten…Cumhuriyet’in ilanıyla birlikte ülkemiz Türk giyim tarzı ve estetiğinde büyük değişim yaşadı. Türkiye Araştırmaları Merkezimiz “Türkiye Cumhuriyeti'nde Gündelik Yaşam: Cumhuriyet'i Giydirmek" konuşma serisiyle yüzyıllık moda yolculuğumuza mercek tutuyor.
Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi bünyesinde, Türkiye Araştırmaları Merkezi tarafından yürütülen ''Cumhuriyeti Giydirmek'' konuşmalarının Mart ayında gerçekleştirilen dördüncü programında, Kilis 7 Aralık Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi bölümünden Dr. Öğr. Üyesi İlbey Özdemirci konuk edildi. Doç. Dr. Mustafa Göleç moderatörlüğünde online olarak gerçekleştirilen programda İlbey Özdemirci, serinin diğer programlarını da beğenerek takip ettiğini dile getirerek konuşmalarına başladı.
Özdemirci, Erken Cumhuriyet Dönemi’nde ulus inşasının giyim kuşam meselesi üzerine politik saiklerle nasıl yoğunlaştığından bahisle konuşmasını şekillendirerek, Erken Cumhuriyet Dönemi’ni, topyekün bir modernleşme projesi olarak gördüğünü ve bu projenin çok geniş ve komplike bir kadro tarafından değil Mustafa Kemal Paşa'nın ve yakın çevresindeki grubun bir ulus inşası hayali çerçevesinde şekillendiğinin üzerinde durdu. Ödemirci, meseleyi anlatırken taşra ve gündelik hayatı ele alışını ''Sıradan olanın sıradanlığının bize çok fazla şey verebileceği kanaatindeyim'' diyerek açıkladı.
''Biz bize benzeriz''
Atatürk'ün ''Biz bize benzeriz'' demecinden hareketle Cumhuriyet modernleşmesinin Türk milletine has kodlarla ortaya konmaya çalışıldığını söyleyen Özdemirci, modernleşme konusunda doğal bir gelişim gösterme çabasına dikkat çekip, buradan hareketle yönetici kadronun taşralının özünü değiştirmek değil aksine özünde var olan zenginliği ortaya çıkarmak iddiasında bulunduklarını belirtti.
Yapılan inkılaplar gereğince yürürlüğe sokulan kanunların taşrada birebir uygulamaya geçmediği, taşrada kendi iç dinamiklerinin gerektirdiği şekilde hareket edildiği ve Ankara'nın isteklerine rağmen kılık kıyafet konusunda bazı durumlara göz yumulduğu ve söz konusu dönemde insanların şapka takmamalarının bir direniş olduğu ifade edildi.
Zaman zaman bürokrasi ile dirsek temasında bulunan bir kısım din adamlarının alt sınıf, mağdur veya taşranın sesi gibi okumanın ne kadar doğru olacağına dair gelen soruyu cevaplayan Özdemirci, bazı din adamlarının fazlasıyla simgesel güçlere sahip olduklarını ve kendi bölgelerinde kendileriyle rekabet edecek kimse bulunmadığından yönetimde de söz sahibi olduklarını ve eski rejimden var olan imtiyazlarını muhafaza ettiklerini, dolayısıyla söz konusu kişilerin mağdur olarak nitelendirilemeyeceğini vurguladı.
Erken Cumhuriyet Dönemi'nde Sünni Türk Çoğunluğun Ne Yeyip İçtiğini, Nelerden Hoşlandığını Bilmiyoruz...
Taşrada sünniler dışındaki azınlıklar hakkında gelen soru üzerine fikirlerini aktaran İlbey Özdemirci, ''öteki'' konumda olan taşralı azınlıklar üzerine yorum yapmanın zorluğundan bahsederek, bunun da ötesinde Türkiye'nin hakim unsurunun yani Sünni Türk çoğunluğun dahi neler yeyip içtiğini nelerden hoşlandığını, neler okuduğunu bilmediğimize dikkat çekti ve çalışmasında bu sebeple söz konusu alana yoğunlaştığını söyledi. Yöneltilen sorulara ve katılımcalara teşekkür edilerek program nihayete erdirildi.