Cumhuriyeti Giydirmek...
Fes, kalpak, şapka, başörtü, kravat, takunya, çarık, ayakkabı, önlük, üniforma, ipek, pamuk, yün, keten…Cumhuriyet’in ilanıyla birlikte ülkemiz Türk giyim tarzı ve estetiğinde büyük değişim yaşadı. Türkiye Araştırmaları Merkezimiz “Türkiye Cumhuriyeti'nde Gündelik Yaşam: Cumhuriyet'i Giydirmek" konuşma serisiyle yüzyıllık moda yolculuğumuza mercek tutuyor.
Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Türkiye Araştırmaları Merkezi, Cumhuriyeti Giydirmek Konuşmaları serisinde şubat ayının konuğu olarak Dr. Öğr. Üyesi Çilem Tercüman'ı ağırladı. Moderatörlüğünü Dr. Öğretim Üyesi Emine Tonta Ak'ın yaptığı konferansta konu başlığı “Modanın Emirberleri: Cumhuriyet Dönemi Türk Romanında Kılık Kıyafet Modası” idi.
Bir edebiyat araştırmacısı olduğunu hatırlatarak konuşmasına başlayan Çilem Tercüman, roman ve benzeri kurgu metinlerden yola çıkarak neden moda gibi sosyolojik bir olgu üzerine çalıştığını açıkladı. Türk romanında özellikle 1923-1940 yıllarında ilk gayenin batılı anlamda kusursuz bir kurguyla roman yazmaktan ziyade bireye ve topluma mesaj verebilmek olduğunu belirten Tercüman, romanların sadece moda değil din anlayışı, siyaset ve kültür gibi meseleleri araştırmaya uygun metinler olduğunu ayrıca nesir geleneğimizdeki zayıflıktan dolayı tarihçi, sosyolog ya da edebiyat araştırmacılarının da buna mecbur olduğunu belirtti.
Modernlik bir kod ise moda da onun amblemidir.
Jean Baudrillard’ın “Modernlik bir kod ise moda da onun amblemidir” sözünü alıntılayan Çilem Tercüman, '”Mesele bir cümleyle ancak böyle anlatılabilir” diyerek Baudrillard’ın bu cümleyle hem çok eski tarihlere götürülebilecek modanın moderniteyle bağlantısını vurgulayıp onun tarihini çizdiğini hem de modanın sadece moda olmadığına dikkat çekip modayı sınırlayan çizgileri sildiğini söyledi.
Çilem Tercüman, Türk romanında kılık kıyafet modası meselesini açıklamakta yardımcı olması için Mithat Cemal Kuntay'ın Üç İstanbul romanından örnekler vererek kılık kıyafetin benliğin kamuya en açık olan hali olduğunu, tapularımızı ya da banka hesaplarımızı göğsümüzde taşıyamayacağımızı belirtti. Bunun yanında roman yazarlarının halk nezdinde problemli buldukları konuları romanlarında tartıştıklarına vurgu yapan Tercüman, Hüseyin Rahmi Gürpınar’dan örnek vererek Gürpınar’ın romanında uzun bir diyalog varsa bunun yalnızca bir diyalogdan ibaret olmadığına ve yazarın burada okuyucuya bir şeyler anlatmaya çalıştığına dikkat çekti.
Modanın başkentinin her zaman için İstanbul olduğunu söyleyen Tercüman, Türkiye’ye modanın bu şehirden yayıldığını belirtti. Erken Cumhuriyet döneminde devletin tekstil pazarında yabancı ve gayrimüslim hakimiyetine karşı yerli terzileri ve modacıları teşvik etmeye çalışıldığını belirten Çilem Tercüman, bütün bu harekete rağmen Batılı modanın bilhassa Paris modasının önünün kesilemediğini ve aynı döngünün bir şekilde devam ettiğini ileri sürdü.
Son tahlilde döngü ne kadar hızlanırsa tükenişin de o kadar hızlı olduğunu söyleyen Tercüman bir ay biricik olunduğunu ikinci aydan itibaren bunun kaybedildiğini de hatırlattı. Programın sonunda gelen soruları yanıtlayan Çilem Tercüman, dinleyicilere teşekkür ederek konuşmasını sonlandırdı.
Haber: Hüseyin Şipka, Tarih Bölümü 3. Sınıf Öğrencisi