Türkiye Araştırmaları Merkezi ve Toplum Araştırmaları Merkezi ortaklığında düzenlenen “Savaşın İhmal Edilmiş Özneleri” söyleşisinde Doç. Dr. Mustafa Göleç’in son kitabı üzerinden savaşın gündelik yaşama etkileri ve görünmeyenleri konuşuldu.
Türkiye Araştırmaları Merkezi Müdürü ve Tarih Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Mustafa Göleç’in son kitabı Avcı Siperinde Harp Sinematografı: Birinci Dünya Savaşı Fotoğraflarında Savaş ve Başka İnsanlık Halleri eseri üzerinden gerçekleştirilen söyleşide kitabın bir bölümü ele alındı. Göleç’in sunumu sonrası moderatörler Dr. Öğr. Üyesi Zeynep Kevser Şerefoğlu Danış, Dr. Öğr. Üyesi Emine Tonta Ak ve Dr. Öğr. Üyesi Lale Uçan’ın sorularıyla söyleşi devam etti.
Doç. Dr. Göleç konuşmasına savaşı ve savaşın gündelik hayata etkisini tartışarak başladı. Modern tarih yazıcılığının iyicil ve kötücül tarih anlayışının vakaları anlamlandırmamızı kısıtladığını söyleyen Göleç, kötücül tarih anlatısında savaşın konumlandırıldığı yerin, geliştiren yanlarını görmemizi sınırlandırdığını kaydetti. Savaşın olumlanmasının dışında etkilerinin incelenmesinin başka bir düşün evrenine götüreceğini belirten Göleç, bilimsel gelişmeleri tetikleyen savaş ortamının bir sonucu olarak daha iyi örgütlenmiş ve daha fazla üretmiş bir insan zihni ve bedeni meydana getirdiğini ifade etti.
Bir güç istenci olarak savaş
Doç. Dr. Göleç konuşmasına şu şekilde devam etti: “İnsanlık savaş dönemlerinde muazzam bir hızlanma dönemine girmiştir ve bu durum muazzam kaynak harcamalarına da neden olmuştur. İki savaş arası dönemde Dünyada bir savaş karşıtlığı meydana gelmiş, tarihi savaşlar üzerinden okumak modası geçmiş bir uğraşı olmuştur. Bu dönemde barışın normal, savaşın ise nadir bir olgu olduğu düşünülmüştür fakat insanlık tarihine baktığımızda bu yaklaşım alışılmış bir yaklaşım değildir. Geçmiş toplumlarda savaş uğraşısı toplumsal bir uğraş olarak düşünülmekteydi. Savaş kavramı bir tarafıyla içgüdüsel, diğer bir tarafıyla akılcı bir eylemdi. Tarihsel olarak savaşı güç istencinin bir biçimi olarak ele alırsak hem fiziki kuvvetin hem de ‘iyilik’ sorununun güç istencine evrildiği bir zamanlamadır savaşlar. Bu bağlamda rafine edilmiş bu güç istencini bir askeri sorun olarak görmek yerine siyasetin başka araçlarla devamı olarak görmek daha doğrudur.”
“Fotoğraf tarihsel olaya yakınlaştırır”
Mustafa Göleç sunumunu, moderatörlerden gelen sorularla savaşın fotoğrafları konusu üzerinden sürdürdü. Sadece belge ve arşiv metinlerinden yola çıkarak yapılan tarihçiliğin gerçeklik hakkında yoksul bir düşünce zemini kuracağına dikkati çeken Göleç, görsel malzemeye teveccüh edilmeyen bir tarih anlayışında tahayyülün kısıtlanacağını dile getirdi.
Göleç savaşın fotoğraflanması meselesini şöyle genişletti: “Görsel malzeme olarak ele alınan fotoğraf, kişiyi tarihsel olaya yakınlaştıran bir olgudur. Fotoğraf makinasının gündeme girdiği evreden beri savaş yahut başka tarihsel gerçekler artık sadece yazı ile değil kamera sayesinde dondurulmaktadır. Birinci Dünya Savaşı ve diğer modern savaşlar fotoğraf makinası marifetiyle kayıtlanmış, gösterilmiş birer ilkel savaşlardır. İlkel olması, topyekûn hâle getirilmesi ve savaşın profesyonel bir alandan çekilip sivil nüfusun da dâhil edilmesinden kaynaklanmıştır. Bu topyekûn savaş hâline kitleleri dâhil etmek aynı zamanda onları ikna etmek, rızasını almak ve meşrulaştırmak anlamına gelmektedir. Fotoğrafların böyle bir işlevi olmuştur.”
Savaşların görülmeyeni/gösterilmeyeni olarak kadınlar
Savaşın öznesi denildiğinde akla ilk gelen şeyin savaşın yöneticileri olduğunu anımsatan Göleç, “Savaşın aslında ihmal edilmemiş özneleri yoktur. Yöneticiler, askerler, tabipler, mühendisler, kadınlar, çocuklar, hemşireler gibi aklımıza gelebilecek her tür özne ihmal edilmiştir. Savaşın ihmal edilmiş öznelerinden biri olan kadınlar, tarihyazımı ve savaşlarda görülmeyen yahut özellikle gösterilmeyendir. Kadınların savaşın mağduru, kurbanı olmak dışında görünebilmesi için silah kuşanması gerekiyordu.” dedi.
Savaş fotoğraflarındaki kadın görüntülerinde Alman kadınların hemşirelik yaptığı yahut fabrikalarda çalıştırıldığı ve bundan gurur duyulduğunun görüldüğünü belirten Göleç, “Diğer kadınlar ise daha çok mağdur olan sefil durumdaki kadınların fotoğraflarıdır. Erkeklerin egemenlik alanı olan savaşta kadınların gösterildiği biçimler ve savaş koşullarında kadınların pozisyonları konumlarının da değişmesiyle sonuçlanmıştır. Kadının savaş hâllerinde geleneksel kalıplardan çıkması, özgürlük ve iktidar alanına sahip olması ve ‘normal’ hayata dönüldüğünde bu hakların ellerinden alınmak istenmesi kadın hakları meselesini hızlandıran en önemli etkenlerden biri olmuştur.” değerlendirmesinde bulundu.
Mustafa Göleç, moderatörlerin sorularıyla çeşitlendirdiği örneklerde savaş fotoğrafları, propaganda görselleri üzerinde kadının gösterilme biçimlerini anlattı. Muharebe-i Umumiye Resimleri mecmuasındaki görseller üzerinden hazırladığı kitabından bazı alıntılar yaparak konuşmasını tamamladı.
Programın tamamını izlemek için tıklayınız.